Halkımızın, Gençliğin Öfkesi, Adalet ve Özgürlük Özlemi Sel Olup
Sokaklardan Taşıyor!
Faşizmin Katliamlarına, İşkencelerine, S-Y-R Kuyu Tipi Hapishanelerine Karşı İnançla Direniyoruz!
Sahte Delil, Yalancı Tanık İftiraları ile Tutsak Edilen Devrimcilerin Hesabını
Soracağız!
AKP Faşizmi Halkı Teslim Alamayacak! Emperyalistler Halkları Yenemeyecek!
Teslimiyet Çağrılarına, “Barış” ve Uzlaşma Politikalarına Hayır!
Kurtuluş Sandıkla, Meclisle, Düzen Partilerinin Sahte Umutlarıyla
Gelmeyecek!
Tek Yol Devrim, Tek Kurtuluş Sosyalizm!
Zorbaların Saraylarını Başlarına Yıkana Kadar, Kurtuluşa Kadar Savaş!
Bugün 1 MAYIS… İşçilerin, emekçilerin birliğinin, mücadelesinin ve dayanışmasının sembolü olan gün. Ve hesap sorma günü… Niğde’de kolunu makineye kaptırıp ölen 14 yaşındaki Abdurrahman Özkul’un, katledilip yakılan ve katilleri mahkemede ödüllendirilen Afgan işçi Muhammed Nourtani’nin, Kayseri’de kum ocağında cesedine 26 saat sonra ulaşılan Mehmet Özarslan’ın hesabını sormak için. Yalnızca bu yılın ilk üç ayında katledilen 447 işçi için… Egemen sınıflar ülkemizi bir adaletsizlik denizine çevirdiler. İtirafçı yalanlarıyla, sahte delillerle onlarca yıl hapsedilen yoldaşlarımız için buradayız. Yoksul halkımız ekmeğe ve adalete doysun diyedir sloganlarımız.
AKP iktidarı
meydanları yasaklasa da 1 Mayıs’ta Taksim’i, Kızılay’ı zapt edeceğimiz günler
uzakta değil. 1977 ve 1996 Taksim şehitlerine, Mehmet Akif Dalcı’ya sözümüzdür.
Bugüne
kadarki bütün toplumların tarihi sınıf mücadeleleri tarihidir, der kavganın
ustaları. Bütün bir tarih haklılığımızın kanıtıdır. Ve bugünün dünyasında bu
söz tarihte hiçbir dönem olmadığı hakikattir. Emeğin yarattığı zenginlik
gittikçe daha küçük bir azınlığın elinde birikmekte ve milyarlarca insan daha
da ağır ve yakıcı bir açlık ve yoksulluk girdabına itilmektedir.
Kriz içinde
debelenen emperyalistler trilyonlarca doları silahlanmaya ayırıyor. Afganistan,
Irak, Suriye, Filistin, Ukrayna… ABD emperyalizmi, AKP, İsrail gibi
işbirlikçilerini de kullanarak Yemen’i, İran’ı işgal planları yapıyor, yoksul
halklara ölüm yağdırıyor. Ancak halklar teslim olmayacak, bu savaş
dumanlarının, ölümlerin ve ekonomik yıkımın içinden devrimler ve yeni bir
dünya, sosyalizmin egemen olduğu bir dünya ortaya çıkacak. Ezilen sınıflar er
ya da geç silahlarını burjuvaziye çevirecek. Musk, Bezos gibi asalak
sömürücüleri yerin yedi kat dibine yaptırdıkları sığınaklar da kurtaramayacak.
Halkların
direnişi en güçlü haliyle Mart ayında ülkemizde yaşandı. Milyonlar olup sokaklara,
meydanlara aktık. AKP faşizminin terörüne, baskılarına karşı halkın yenilmez
öfkesi, bilinci, sesi inatla, yiğitçe kendini ortaya koydu. Sokaklara çıkan
halk, gençlik İmamoğlu vb. için değil, adalet için yürümüş, ODTÜ’de, Beyazıt’ta ve her yerde zulmün
barikatlarını özgürlük için yıkıp geçmiştir.
Bu öfke ve
cüret, devrimci ideolojinin öncülüğünde örgütlenecek ve faşist düzeni bir
kasırga gibi yıkıp geçecektir. Mart ayaklanması, ardı ardına patlayan işçi
direnişleri, liseli gençlikten yükselen sloganlar, köylülerin eylemleri bu
geleceğin işaret fişeğidir. S-Y-R kuyu tipi hapishanelere karşı can bedeli
direnen ve devrimci ideolojiyi bu topraklarda muzaffer kılmaya ant içmiş devrimci
tutsakların açlığı gelecek büyük isyanın habercisidir.
Bir yanımız Mart
AYAKLANMASI’n da tutsak edilen yüzlerce halk çocuğuyla ve S-Y-R kuyu tipi
hapishanelere karşı yüzlerce gündür açlık grevinde olan Özgür Tutsaklarladır.
Ayaklanmadan
çıkan bir derste şudur ki, halk hareketi CHP gibi düzen partilerinin etkisinden
çıkamadıkça, devrimci bir alternatif halkı örgütlemedikçe sonuç almak mümkün
olmayacaktır. CHP, halkçı veya ilerici değildir, çürümüş kapitalist düzenin
partisidir. AKP gibi onun da hizmet ettiği yer oligarşi ve emperyalistlerdir. CHP,
tüm tarihi boyunca halkın faşizme karşı öfkesini bu düzen içinde eritmek, halk
hareketlerinin devrimci bir sürece evrilmesini engellemek için var olmuştur. Mart
ayındaki ayaklanmada da rolünü oynamış, halkın düzene olan öfkesini dizginlemek
için çabalamıştır. Halkın, gençliğin sokaklara çıkmasının nedeni; halkın AKP
iktidarına yönelik biriken öfkesi ve adalet talebidir. Emekçi halkımızın
umutlarının AKP terörüyle, CHP’nin sandık hesaplarıyla boğulmasına izin
vermeyeceğiz.
Burjuvazi
yalnız katliamla, hapislikle saldırmıyor.
Çeteleşme, uyuşturucu, yozlaşmayla, beyinleri teslim almaya çalışıyor. Emekçi
sınıfın en dinamik unsurlarından olan gençliği bunlarla tüketmeye çalışıyor. Egemen
sınıflara verdiğimiz tarihsel yanıt açıktır: Devrimcileri imha edemeyecek, halkı
teslim alamayacaksınız! Verdiğimiz 1000’e yakın şehit, yüzlerce tutsağımız,
asla yok olmayan sınıf bilincimizle ve savaşma kararlılığımızla , 1 Mayıs
alanındayız.
Bütün bunlar
olurken, ülkemiz solunda ciddi bir savrulma yaşanmaktadır. DEM Parti ve yaslandığı politik
gelenek, teslimiyet ve uzlaşma politikalarına daha da gömülmüştür. Erdoğan,
Bahçeli gibi halk düşmanlarına övgüler sunuluyor, “bu devlet, bizim de
devletimiz” gibi açıklamalarla Kürt halkı zorba düzene yedeklenmeye çalışılıyor.
Faşizmle barış ve pazarlık masaları kuruluyor, “çözüm” söylemiyle halkın
direnme dinamikleri tahrip ediliyor. ABD emperyalizmiyle ve Colani katilleriyle
girilen işbirlikçilik ilişkileri derinleştiriliyor.
Ezilen Kürt
halkımızın ulusal kurtuluşu, özgürlüğü teslimiyette değil, devrimde ve halk
iktidarındadır. Ulusların kendi kaderini tayin edebileceği, esaretten
kurtulabileceği tek düzen sosyalizmdir. Tüm halklarımızı Anadolu ihtilalinin
saflarında örgütleyecek ve devrimi zafere ulaştıracağız.
Öte yandan reformist
partiler parlamentarizm ve uzlaşmacılık bataklığına daha da batmış,
milletvekili ve sendika yönetimi pazarlıklarıyla varlığını sürdürür hale
gelmiş, devrim mücadelesini gündeminden çıkarmıştır. Kâh CHP gibi düzen partilerinin
kâh DEM Parti’nin kuyruğunda “siyaset” yapan bir reformist sol vardır
karşımızda. “Barış”, “çözüm süreci” vb. aldatmacasına ortak olmuşlardır. Devletin
çizdiği sınırlarda “solculuk” yapmaktadırlar ve halka öncülük edecek militan
bir mücadeleden çok uzaktırlar. Mart eylemlerinde de CHP’nin peşine takılmışlardır.
Yönettikleri DİSK, KESK gibi sendikalar grev kararı bile alacak siyasal tavrı
göstermemişlerdir. Kitlelerin militanlığına, savaşma ruhuna öncülük etmek bir
tarafa, onun gerisinde kalmışlardır. Tavırlarıyla, düzen partilerinin eylemleri
sönümlendirme çabalarına ortak olmuşlardır. DİSK yönetiminin “Taksim
iradesinden bir adım atmıyoruz” diyerek 1 Mayıs’ı Kadıköy’de düzenlemesi
işbirlikçi “solculuğun” en utanç verici örneklerinden bir olarak tarihe
geçmiştir.
Sonuç olarak,
1 Mayıs’ta, işçi sınıfının mücadele gününde bir kez daha sözümüzdür:
-
Emekçi halkımızın kurtuluşu,
sınıfsız, sömürüsüz bir ülkeyi ve dünyayı kurmaktır. Bunun yolu sandıktan,
meclisten, egemenlerin “demokrasi” sahtekârlığına ortak olmaktan geçmez. Tek
gerçek kurtuluş emperyalizme ve onun işbirlikçisi oligarşiye karşı birleşmek ve
savaşmaktır. Dünyayı bir kez de Türkiye’den
sarsacak, devrimi gerçekleştirecek ve halk iktidarını, sosyalizmi kuracağız.
-
Kitlelerin öfkesinin iktidarın zulmü
ve “muhalif” düzen partilerinin yarattığı sahte çözümlerde tüketilmesine izin
vermeyeceğiz. Halk Meclislerinde, İşçi Meclislerinde, Öğrenci Meclislerinde
örgütlenecek, komiteler kuracağız. Devrimci bir alternatif yaratacak,
mücadeleyi bu zeminde kararlılıkla büyütecek ve kazanacağız.
-
“Uzlaşma”, “barış” vb. söylemlerin
vardığı yer teslimiyettir. Bu politikaların karşısında duracak, emperyalizmle,
burjuvaziyle uzlaşmayacak ve faşizme teslim olmayacağız.
İşçi sınıfının ve ezilenlerin
kavgasına omuz vermek isteyen herkesi saflarımıza çağırıyoruz.
DEVRİM İÇİN MÜCADELEYE,
DİRENİŞLER MECLİSİ SAFLARINA!
EMPERYALİZME KARŞI BAĞIMSIZLIK,
FAŞİZME KARŞI DEMOKRASİ, KAPİTALİZME KARŞI SOSYALİZM!
KAHROLSUN EMPERYALİZM,
YAŞASIN HALKLARIN MÜCADELESİ!
MAHİR HÜSEYİN ULAŞ KURTULUŞA KADAR SAVAŞ!
DİRENİŞLER MECLİSİ