16 milyon İstanbul halkı sokaklara döküldü. Depremin ilk
anından itibaren bu düzende halkın can ve mal güvenliğinin olmadığını bir kere
daha görmüş olduk.
Birçok ilçede çarpık kentleşme ve betonlaşmanın bir sonucu
olarak deprem toplanma alanı dahi yoktu. Çağlayan Adliyesi önündeki toplanma
alanı polis bariyerleriyle çevriliydi.
Çeşitli ilçelerdeki deprem toplanma alanları duvarlarla,
çitlerle çevrili ve kapıları kilitliydi. THY başta olmak üzere, hava yolu
tekelleri depremin hemen ardından uçuş fiyatlarını arttırdı.
Turkcell, Vodafone, Türk Telekom gibi GSM operatörleri daha
fazla kar uğruna halka sırtlarını döndüklerini bir kere daha gösterdiler.
Marmara Hapishanesi’nde bulunan tutsakların haberleşme ve iletişim hakkı gasp
edildi. İçişleri Bakanlığı, AFAD ve diğer devlet kurumları “sosyal medyadaki
yanıltıcı bilgilere itibar edilmemesi” yönünde açıklama yaparak daha en başından
halkı tehdit etti. 6 Şubat depremlerinde depremzedelere çadır satan Kızılay’ın
eski başkanı Kerem Kınık’ın da bölüm başkanı olduğu Sağlık Bilimleri
Üniversitesi, İstanbul'da depremden sonra geceyi kampüste geçirmek isteyen
öğrencileri okuldan attı.
Onları korkutan deprem değil, halktır. Korkuyorlar, deli
gibi korkuyorlar! Uykularını kaçıran deprem değil, halk korkusudur. Çünkü
suçludurlar. Halkın adalet mücadelesinden, halkın yaratacağı depremden
korkuyorlar. Bu yüzden saldırıyorlar. AKP’nin Taksim korkusu bitmiyor. Polis
Taksim’de bulunan ve deprem toplanma alanı olan Gezi Parkına çadır kuran halka
saldırdı, çadırları zorla kaldırdı, alanı boşaltmaya çalıştı. Ankara’da
“depremlerde katledilmek istemiyoruz” diyerek eylem yapan halka saldırdı,
gözaltına aldı.
Amerikan inşaat tekellerine peşkeş çekilen İstanbul betondan
mezarlarla çarpık kentleşmenin merkezi haline getirildi. Emperyalizmin
talimatıyla hayata geçirilmeye çalışılan
Kanal İstanbul projesiyle bir yandan emperyalist haydutlara
Karadeniz yolunu açmaya çalışırken, bir yandan da İstanbul’u yoksul halka mezar
yapmak istiyorlar. Yoksul halkımızı sürgün edip, İstanbul’u emperyalizmin
ticaret merkezi haline getirmek istiyorlar. Emperyalist “zirvelerde” bunun
kararlarını aldılar. Depremi bahane ederek “kentsel dönüşüm” adı altında
emperyalist politikaları hayata geçirmek ve halkı daha da yoksullaştırıp
katletmek istiyorlar. Buna izin vermeyeceğiz!
6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinde on binlerce kere
katledildik. Ceset koktu şehirlerimiz. Cenazelerimizi bulamadık. Evlerimiz
başımıza yıkıldı. “Zorunlu kamulaştırma” adı altında topraklarımızdan edildik,
devlet hala doymuyor, tapulu arazilerimize el koymaya çalışıyor. Açlığa,
soğuğa, yoksulluğa, işsizliğe mahkûm edildik.
Hatay’da, Maraş’ta, Adıyaman’da ve diğer illerimizde daha
kanı kurumadı halkımızın.
Sokaklarımızdaki ceset kokuları daha burnumuzdan gitmedi. Ve
şimdi de İstanbul depremi
Sorulacak Hesap Kurulacak Yeni Bir Hayat Var!
Halkımız!
Deprem değil, faşizm öldürür! Faşizme karşı güçsüz değiliz,
çaresiz değiliz. Gücümüz birliğimizdir. Bizi betondan mezarlara gömmelerine
izin vermeyeceğiz! 6 Şubat depremlerinde yaşanan katliamın hesabını sorarken,
adalet mücadelemizi büyütürken, haklarımız için direnirken; İstanbul depremine
de halkın gücüyle hazırlanacağız!
Yoksul mahallelerdeki halkımız! Yaşanacak olası depremlerde
panik yapmayalım, kapı ve merdivenlere yönelmeyelim, evlere tekrar girmeyelim,
yüksek binalardan uzak duralım, yanımızda deprem çantası bulunduralım. Barınma
komiteleri kurarak çadır mahalleler kuralım! Ortak yemekhane, tuvalet, banyo
vb. sorunları komitelerle, kolektif biçimde çözelim.
Arama kurtarma komiteleri kuralım. Usulsüzlükleri, olası
katliam durumlarına karşı delilleri belgeleyelim. Halktan daha büyük bir güç
yoktur. Tek seçenek, tek çözüm halkın örgütlü gücüdür.
Depreme karşı halkın gücü komitelerinde örgütlenelim!