https://halkinsesiradyo.com/devrimci-solcular-asla-teslim-olmaz/
Bahçelievler Direnişi- Recai Dinçel, İbrahim Yalçın Arkan,
Avni Turan
YER: İstanbul Bahçelievler
TARİH: 24 Mart 1993
“DEVRİMCİ SOLCULAR ASLA TESLİM OLMAZ”
Görev alanları farklı farklıydı üçünün de. Üçü de esas
olarak İstanbul dışında görevliydiler. Ama darbecilik ihaneti onları İstanbul’a
gelmek durumunda bıraktı. Şimdi bu mevzide iş düşüyordu onlara. Zordu
görevleri. Düşman tarafından aranıyorlardı zaten. Ama hareketin geleceği neyi
gerektiriyorsa onu yapacaklardı. Bu görevlerini de yerine getirdiler. İhanetin
altedilmesinde başta Recai olmak üzere önemli rol oynadılar. Artık işleri
bitmişti. Yeni görev alanlarına gideceklerdi. Avni, hareketin isteği üzerine
kamp ve kırsal alanda yaşam üzerine bir yazı hazırlıyordu. Yazı bitince
gidecekti o da…
Ama işte tam o günlerde kaldıkları yere ulaştı düşman.
24 Mart’tı.
Düşman kaldıkları yeri kuşattı.
Kaldıkları ev Bahçelievler’deydi. Düşman kuşatması havanın
kararmasıyla birlikte geldi. Kuşatmayla birlikte evin yüzlerce metre uzağındaki
sokak başlarını kesmişlerdi.
Devrimci Sol komutanları kuşatmayı farkettiklerinde,
tereddütsüzdüler. Direnecek, çatışacaklardı. İlk silah sesleri duyulduğunda
saatler 22.00’yi gösteriyordu.
Ağır silahları, panzerleri ve bombalarıyla yüzlerce
işkencecinin kuşatması altında tüm malzemeleri, iki silah, el yapımı üç
bombaydı. Ve bir de tüm silahlardan daha güçlü olan kararlılıkları…
Çatışma sürerken düşman bir yandan ateş ediyor, bir yandan
da teslim ol çağrıları yapıyordu. İbrahim Yalçın Arkan’ın “Devrimci Solcular
Asla Teslim Olmaz” diye haykırdığı duyuldu. Üç Devrimci Sol komutanı kuşatmada
bile “Devrimci Solcular Teslim Olmaz” şiarıyla düşmanın nasıl yenileceğini
gösteriyorlardı bir kez daha.
Recai 12 Eylül faşizmini Davutpaşa zindanlarında
karşılamıştı. 1990 yılında tahliye oldu. Düzen mi, devrim mi diye bir an bile
tereddüt etmeden, büyük bir coşkuyla “Görev bekliyorum” diyordu.
İbo da o yılları, cunta yıllarını dışarıda ve içeride
mücadeleyle, direnişlerle dolu dolu geçirenlerdendi. Gaziantep Hapishanesi’nden
Fazıl yoldaşıyla birlikte bir özgürlük eylemiyle dışarı çıktığında aynı
tereddütsüzlükle görevler üstlenmiş, dağları mesken tutmuştu. Ege dağlarındaki
yeni Çakırcalılardan biriydi o.
Avni o büyük eylemin, hücre hücre ölümü yendikleri ölüm
orucunun tecrübesi ve olgunluğuyla almıştı savaştaki yerini. İki silah, el
yapımı üç bombayla direniyorlardı. Kurşunlarını idareli kullanıyor, arada bir
ateş ediyorlardı. Ama bu da düşmanı durdurmaya yetiyordu.
Çatışma saatlerdir sürüyordu. Üç saat olmuş, takvimler bir
sonraki güne dönmüştü. Onların sloganları ve marşları hiç dinmedi. Bazen
duyulur duyulmaz ulaşıyordu dışarıya sesleri. Bazense bir slogan olup
patlıyordu katiller sürüsünün üzerine.
İnfaz mangaları defalarca cephane istediler. 2000’den fazla
mermi yaktılar. Onlarca kez bombalandı ev.
Ama en sona kalan komutanın son mermisine kadar sürdü
direniş.
4,5 saat süren çatışma boyunca bazen hep birlikte sonra tek
tek direniş ve savaş sloganlarıyla ses verdiler geceye.
Cesetlerine bile defalarca ateş ettiler. Her birinin
üzerinde 25-30’ar mermi saplıydı.
Çatışma boyunca gazetecilerin sokağa yaklaşmasına izin
verilmedi. Yüzlerce metre ileriden kesilmişti bölge. Gazetecileri eve
aldıklarında banyonun dışında bir yere, bakmalarına dahi izin vermediler.
Yalnızca banyoya sürükledikleri şehitlerin fotoğraflanmasına izin verdiler.
Odanın duvarlarını bile, yüreklerini daraltan bir korkuyla basından gizlemeye
çalıştılar. Kanla atılan imzaların korkusu işlemişti yüreklerine.
Devrimci Sol davasının siyasi savunmaları başladığında
Haklıyız Kazanacağız’ın altında Recai’nin de imzası vardı. O bu imzanın ne
anlama geldiğinin bilincinde olarak, halkına verdiği sözü tutmuş, yaşamı
pahasına andına ihanet etmemişti. Ve İbo’yla Avni, defalarca eşiğinden
döndükleri o ölümü bu kez tereddütsüzce kucaklamışlardı işte.
Onlar sosyalizmin savaşçılarıydılar. Halkın adaletinin,
özgürlük savaşının önderleriydiler. Nasıl savaşılacağını bilir, düşmanlarını,
dostlarını iyi tanırlardı.
“Devrimci Sol’cular Teslim Olmaz” şiarını ölümsüzleştirerek
ölümsüzleştiler. Destan destan yazılan tarihin destanlarından biri olarak
ölümsüzler şimdi…