Direnişler
Meclisi: 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Açıklaması
Bugün 8 Mart
2025 Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Bundan tam 168
yıl önce 1857 yılın da ABD’nin New York kentinde dokuma işçileri 16 saat olan
çalışma süresinin düşürülmesini istemek, düşük ücretleri protesto etmek için
greve giderler. Tıpkı Nallıhan-Çayırhan Termik Santrali ve Maden Ocağın da
işçilerin kendilerini madene kapatması gibi kendilerini fabrikaya kapatarak
FABRİKAYI işgal ederler. Polislerin saldırısı sonucu fabrika da bir yangın
çıkar. Bu yangında 128 işçi kadın katledilir. Katledilen kadın işçiler
sosyalistler tarafından unutulmaz. Sınıf mücadelesindeki yerini korur.
Ve 8 Mart ilk
kez 2.enternasyonele bağlı sosyalist kadınların yaptığı Uluslararası Kadınlar
Konferansı’nda Clara Zetkin’in önerisi ile de “Enternasyonel Kadın Mücadele
Günü” olarak ilan edilir. O günden bu yana da dünyada anma ve mücadele günü
olarak anılmaya başlar.
8 Mart Dünya
Emekçi Kadınlar Günü sırf kadınlar günü olarak kutlanacak bir gün değildir.
Direnen üreten kadınların günüdür, burjuvazinin asalaklarının günü değil.
Kanlarını burjuvaziye direnirken akıtan kadınlar sınıf savaşı veren kadınlar
unutturulamaz. İçi boş bir kadınlar gününe indirgenemez. Bu nedenle diyoruz ki
8 mart kızıldır kızıl kalacak.. Çünkü; direnişin rengi kırmızıdır.
Her gün
sokaklarda katledilen yoksul kadınların sorunu, sadece kadın cinayetleri ile
açıklanacak bir sorun gibi algılatılmak isteniyor. Kapitalist toplumun
yoksullaştırma ve yozlaştırması sonucu yaşanan bir olgudur kadın cinayetleri.
Kapitalist sistemin yoksullaştırdığı halkın yozlaşmış kesimlerinde yaşanan bir
olgu. Öyle kimilerinin dediği gibi erkek eril sistem sorunu değil yani. Erkek
egemen sistem diyerek kapitalizmin ve faşizmin önünü şalla kapatamaz kimse.
Kadın sorunu bir sistem sorunudur. Özel mülkiyetin ortaya çıkması ile birlikte
kadın hep sömürülmüştür. Sömürüsüz sistemlerde kadın sorunu diye bir sorun
yoktur. Yoksulluğu yok etmeden kapitalist sistem yok edilmeden kadın
cinayetleri ve kadın sorunu çözülemez. Onun için de diyoruz ki devrime meşale
bizim kadınlarımız.
Türkiye, 1945
yılından itibaren Adnan Menderes den sonra yeni sömürge bir ülkedir. Bu gün
artık yeni sömürge ülkelerde emperyalizm içsel bir olgudur ve her sorun onun
krizinin bir sonucudur. Emperyalizm sürekli bir kriz içinde olduğu için
yönetememe sorunu yaşamaktadır. Bunun içinde yeni sömürge ülkelerin iktidarlar
ülkelerini faşizm ile yönetiyor. Faşizm;
Dünya işçi sınıfının önderlerinden Dimitrov’ un tanımı ile” finans kapitalin en
gerici en şoven, en emperyalist unsurların açık terörcü diktatörlüğü”dür. Gün
geçmiyor ki bugün bir kurum basılmasın bir kişi tutuklanmasın. Grevler
yasaklanmasın.
Sanatın ve
sanatçıların yasaklanması kendi yaptıkları anayasaya uymamaları ve her gün
çiğnemeleri tüm bu saldırganlıkları da artık normal bir yolla demokrasiye falan
dönemeyeceklerinin de bir göstergesidir. Kent lokantalarına yemeğe giden
gurmeler hakkında bile soruşturma açılan bir ülke açık faşizm ile yönetiliyor
demektir. Böyle günlerde mücadeleyi kadın erkek diye bölmek bu gerçeği
görememektir.
Tüm bu
baskılara rağmen ülkenin dört bir yanı direnişler ve eylemlerle doludur. Açlık
sınırının altında ücretle yaşayan milyonlarca işçi asalak emperyalizmin aparatı
olmuş sendikalara rağmen örgütlenmektedir. Her gün örgütlenen işçilere
saldırılar oluyor ama bu saldırıya sendikalardan gık çıkmıyor. Sendikacılar
lüks içinde yaşarken işçiler sefalete mahkum ediliyor. Göstermelik bir iki
eylemin hiçbir önemi yoktur bu savaşta.
Geldiği günden
beri işçi kadın ve emek düşmanı olan AKP iktidarı fabrikaları ve vatanı
babalarının çiftliği gibi satarken saldırısını da günden güne artırmaktadır.
Bugün hangi konu ve alanda, ondan kendiliğinden demokrasi bekleyen var ise AKP
nin zulmünün ortağıdır. İktidara geldiği günden bu yana kendi anayasasını bile
dinlemeyen “anayasa mahkemesi de neymiş kapatılsın” diyen iktidar devrimci
kadınları anayasayı yıkmakla suçlamaktadır. Oysa olmayan bir şey zaten
yıkılamaz.
Fabrikaları
satarken hapishane yapmakla övünen iktidar kadının ve halkın hiç bir sorununu
da çözemez. Kapitalist faşist yönetimlerde kadın yöneticilerin “kadın” gibi
düşünmesini bekleyip “çözerse sorunları kadın çözer” gibi söylemler sömürü ve
katliamların görülmesini engellemekten başka işe yaramaz. Tam bir sivil
toplumcu bakış açısıdır. Devrimciler bunu reddeder.
Çözüm birleşik
mücadelededir. Çözüm sınıfın öncüleri ile birlikte mücadelededir.
Direnmeden
hiçbir hak kazanılmamıştır. Yenilmeyen tek general direniştir.
Tuzla serbest
bölgede direnen TKIS BLİNDS işçilerine selam olsun.
Çayırhanda
direnen maden işçilerine selam olsun.
Manisa
belediyesi önünde eylem yapan işçilere selam olsun.
Hapishaneler de
her gün direnerek destan yazan ve S.R.Y kuyu tipi hapishaneler kapatılsın diyen
devrimci direnişçilere selam olsun.
Direnerek hak
alan sınıf savaşında şehit düşen sabonun kızlarına selam olsun.
Kan gölüne
çevrilmiş Ortadoğu ve dünya halklarına selam olsun.
Gazze de soy
kırıma karşı Direnen Filistin halkına ve kadınlarına selam olsun.
Suriye’de
emperyalistlerin beslemesi HTŞ nin başlattığı alevi katliamı tüm dünyanın
gözleri önünde gerçekleşiyor. Suriye’de direnen alevi halkı ve kadınlarına
selam olsun.
Unutulmasın ki
Ortadoğu kan gölüne çevrilirken emperyalist kuruluşların başında kadın
yöneticiler vardır. ABD dış işleri bakanları kadındır. Avrupa parlemantosunun
kadın yönetici vardır.
Tüm emperyalist
ve faşist yönetimlere karşı direnenlere selam olsun.
DİRENİŞLER
MECLİSİ