Kitap Adı: Doğanın Şifası
Yazar Adı: ÖZKUT ÖZKAN
Yayınevi: Boran Yayınevi
Basım Tarihi: Kasım 2024
Kitabını İndirmek İçin Tıklayınız
Halkın Sesi Kütüphanesi İçin Tıklayınız
ÖNSÖZ
Hastalıklar ve tedavi yöntemleri deyince aklımıza hemen
ilaçlar gelir. Doktora her gidişte bir dolu ilaç yazılı reçetelerle eczane
aranır.
Her hastalığın bir ya da birkaç ilacı ezbere bilinir.
Antibiyotikler ilaçlar arasında nerede ise mucize beklenen
en temel ilaçlardır.
Şeker tansiyon ilaçları, anti depresanlar artık sadece
hastalık geçene kadar değil, bir ömür boyu alınan ilaçlardır.
Çeşitli ağrı kesiciler, yara merhemleri her evin ecza
kutusunda bulunan ilaçlardır.
Yüzlerce hastalık için nerede ise binlerce ilaç bulunmuş(!)
ve kullanıma sunulmuştur.
Bazıları ise çok pahalıdır. Sigortalar tüm masrafı ödemez.
Kanser gibi hastalıkların ilaç masrafı için evini barkını satanı da görmüş ya
da duymuşsunuzdur.
İlaç sektörünü dünya genelinde elinde tutan belli başlı ilaç
tekelleri vardır. İlaç üretimi ve ticareti üzerinden milyarlarca dolar kâr elde
ederler. En büyük tekellerden sekiz tanesi Amerikan iki tanesi de İsviçreli
ilaç şirketleridir.
Kapitalist sistem içinde bu şirketlerin en temel amacı kâr
elde etmektir. İlaç için araştırmalar yaparken de ürettikleri ilaçları
pazarlarken de en önem verdikleri husus, kâr oranlarındaki yükselmedir. Borsada
hisse senetlerinin düşmesini asla istemezler. Bu nedenle ne olursa olsun
ilaçlarını en yaygın şekilde satmaya çalışırlar.
Bunun için çeşitli tıp dergileri çıkarır, doktorlar arasında
yaygın propaganda yapar, doktorlara teşvik primleri verirler, ilaç tanıtım
etkinlikleri adına turistik geziler düzenlerler.
Doktorlar da ilaç yazmak konusunda oldukça cömerttirler.
Hiçbir hasta “ben bu ilacı beğenmedim” diyemez.
Beğenmediğiniz bir giysiyi örneğin almayabilirsiniz. Pahalı bulabilir daha
ucuzuna bakabilirsiniz. Ama “bu ilaç pahalı almıyorum” diyemezsiniz.
Derseniz, “iyileşmek istiyorsan almak zorundasın” denir. Tersini iddia
edemezsiniz.
Kimi ilaçların hiçbir faydası olmaz, doktora gidersiniz, “bünyeniz
cevap vermedi” sözünü kabul etmek zorunda kalırsınız, ilacınız
değiştirilir. Kimisinin yan etkileri nedeni ile yeni ek ilaçlar almak zorunda
kalırsınız.
Nerede ise hasta olmaktan korkar hale gelirsiniz. İlaç
şirketleri her sokakta adeta pusuya yatmış gibi yolunuzu gözler. Doktorlar ve
eczaneler de onlara çalışır, isteyerek ya da istemeyerek onlara çalışır. Ömür
boyu kullanmak zorunda olduğunuz ilaçlar için mecburen yine de gidersiniz.
Buraya kadar hasta olduktan sonra yolumuza çıkan, kâr
amacıyla çalışan ve son kuruşumuza kadar almaya çalışan ilaç tekellerinden
bahsettik.
Bir de hasta olmadan önce yapılması gerekenler vardır.
Hekimlerin en temel görevi insanların hasta olmasını önlemektir. Adına “koruyucu
hekimlik” denir. Ama öyle bir sistem kurulmuştur ki, hekimler hastalarına
bakmaktan öte bir şey yapamazlar. Dahası, “koruyucu hekimlik”, bu sistem
içinde ne hastanelerin ne de hekimlerin istedikleri bir şey değildir. Örneğin
özel bir hastane sahibi şöyle bir dua duysa ne der: “Tanrım bugün daha az
insan hasta olsun!” Daha az hasta daha az kazanç demektir. Hastane sahibi
kendisine müracaat eden hasta sayısının artmasını ister. Hastane gelirlerinden
prim alan doktorlar da aynı şekilde hasta sayısının
artması halinde kazançlarının artacağını bilirler. Böylesi
bir durumda, o hastaneler ve o doktorlar, insanların hasta olmasını önleyici
işler yapmaya kalkabilirler mi? Elbette hayır. Ki geldiğimiz süreçte, modern
tıp son derece gelişmiş aletler kullanmasına ve hastalıklar üzerine epeyce
ileri düzeye gelmiş olmasına rağmen, koruyucu hekimlik konusunda nerede ise
olduğu yerde saymaktadır. İlaç şirketleri de koruyucu hekimlik konusunda hemen
hemen hiçbir adım atmazlar. Bir sürü çeşidi bulunan vitamin haplarını
saymazsak, koruyucu ilaçlar diye bir kategori yok gibidir.
Toplum açısından düşünürsek, bir hastalığın olmasını
engellemek, onu tedavi etmekten kat be kat daha düşük maliyetlidir. Ama bu
alana ne yatırım yapılır ne de hükümetlerin bu konuda iş yapması istenir.
Burjuva hükümetler, büyük ilaç şirketlerini karşılarına almak istemezler.
Avrupa devletlerinde olan bu durum üç aşağı beş yukarı
ülkemiz için de geçerlidir. Koruyucu hekimlik ihmal edilirken, ilaçla tedavi
için milyarlarca para ilaç tekellerinin kasalarını doldurur.
Bu aşamada kâra dayalı üretim sistemi değiştirilmeden
alternatif bir tıp örgütlenmesi ve ilaç-tedavi uygulamaları önermemiz mümkün
değildir. Ancak yine de yapılacak şeyler vardır. Öncelikle ilaçları sihirli
gücü olan olağanüstü maddeler olarak görülmesini reddedebiliriz.
Hastalıklarla esas mücadele eden kendi vücudumuzdur.
Vücudumuzu hastalıklardan korumak için neler yapabileceğimizi düşünmekle devam
edebiliriz.
Temizlik kurallarını gözden geçirmek, yaşadığımız,
çalıştığımız, uyuduğumuz, yemek yediğimiz ortamların temizliği, havası suyu
hijyen kurallarına uygun mudur?
Her gün gerekli ölçüde hareket ediyor muyuz? Yaptığımız iş
fiziksel çalışma değilse, vücudumuzu yeterince hareket ettiriyor muyuz? Kültür
fizik hareketleri yapıyor muyuz?
Stres ve gerginlik ortamlarından uzak kalabiliyor muyuz? İyi
bir uyku almak için şartlarımız elverişli mi?
Ve son olarak neler yiyor neler içiyoruz? Sigara ve alkol
ile aramızda kesin bir mesafe koyduk mu? Şeker, tuz, nişastalı yiyeceklerden
uzak duruyor muyuz? Katkı maddeli vitrin ürünleri ile aramız nasıl? Çekici
görünüşlerine aldanmamak gerektiğini çocuklarımıza bile anlatmamız gerektiğini
biliyor muyuz?
Yaşamımızda adeta sıradan kurallar haline getireceğimiz,
sağlığımızı korumak için gerekli bu tür bir yaşam tarzına katkıda bulunmak için
biz de çeşitli bitkilerin kullanımı ile ilgili bir küçük kitapçık hazırladık.
Hemen ilaçlara ve doktora koşmadan önce, doğaya ve bitkilere
yönelmeyi öneriyoruz. Bitkilerin hastalıkları önleyici veya tedavi edici
özellikleri çok eski yıllardan beri biliniyor. Karnı ağrıyan bir kedi, gidip
birçok ot arasında bazı otları bulup yiyor. Kedi genetik bilgileriyle hangi otu
yemesi gerektiğini biliyor. Midesi bulanan köpek bulantısını geçirmek için
hangi otun faydalı olduğunu bilerek gidip onu yiyor. Biz insanlar da bitkiler
üzerinde büyük bir birikime sahibiz. İlaçlar hayatımıza girdiğinden beri
unutulmaya yüz tutmuş bitkileri yeniden hazırlamayı öneriyoruz.
Kitabımızda yer verdiğimiz bitkiler ve özellikleri, bu
konudaki birikimin küçük bir parçasıdır. Ancak bitkileri tanıma ve yararlanma
konusunda atılacak bir adımın önemli katkıları olacağına eminiz.
Yararlı olması dileği ile…