İskandinavya Halk Cephesi Çorlu Hapishanesi'ne Çeşitli Vitaminler Ve Şeker Gönderdi
Kuyu tiplerinde direnen özgür tutsakların talepleri kabul
edilsin!
Yaşasın açlık grevi direnişimiz!
İskandinavya Halk Cephesi
Kuyu tiplerinde direnen özgür tutsakların talepleri kabul
edilsin!
Yaşasın açlık grevi direnişimiz!
İskandinavya Halk Cephesi
Halk bir kez daha ayakta.
Mesele İmamoğlu meselesi değil. Halkın uzun süredir
adaletsizliklere, hukuksuzluklara biriken öfkesidir. İmamoğlu operasyonu ile
bardağı taşıran damla oldu.
Öfke, özellikle gençler üzerinde yoğunlaşıyor. Bütün
üniversitelerde gençler barikatları yıkıp geçti.
CHP ve reformizim bu öfkeyi sürekli düzen içinde tutmaya
çalışsa da yer yer onları aşan çatışmalara dönüşüyor.
HALKIMIZ,
1- "HAK HUKUK ADALET" İSTİYOR.
2- "KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ"
DİYOR
3- "FAŞİZME KARŞI OMUZ OMUZA" DİYOR.
HALKIN TALEPLERİ NE İMAMOĞLU NE CHP'DİR
16 MİLYON İSTANBULLUNUN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞUNUN OYLARINI ALARAK
BELDİYE BAŞKANI OLAN İMAMOĞLUNA BUNLAR YAPILIRSA HİÇ KİMSENİN CAN GÜVENLİĞİ
YOKTUR DİYEREK HALKIMIZ AYAKLANMIŞTIR...
ÖFKE AKP FAŞİZMİNE
BU, HAZİRAN AYAKLANMASINDAN YARIM KALAN ÖFKENİN BUGÜNE KADAR
BİRİKİKP PATLAMASIDIR.
HALKA "TEK ÇÖZÜM YOLUNUN SANDIK OLDUĞUNU"
SÖYLEMİŞLERDİ, ONUN DA ÇÖZÜM OLMADIĞINI GÖRDÜ HALKIMIZ...
CHP'NİN TÜM PASİFLİĞİNE, KORKAKLIĞINA İŞBİRLİKÇİLİĞİNE
RAĞMEN HALKIMIZ MEYDANLARDA...
BÜTÜN HALKI MEYDANLARA ÇAĞIRIYORUZ
KATİL AKP, İŞBİRLİKÇİ CHP!
İlerleyen günlerde CHP kitleleri pazar gününden sonra "sükûnete,
itidale" çağırabilir. CHP'nin işbirlikçiliği daha fazla ortaya çıkacak ve
devrimci sloganlar öne çıkacak...
Bütün halkımızı kucaklayacak meydanlara çağıran CEPHE
tarzını öne çıkartmalıyız.
Türk bayrakları, Atatürk resimleri ya da CHP bayraklarına
takılmamalıyız...
En temel sloganımız
"FAŞİZME KARŞI OMUZ OMUZA" olmalı.
CHP ve reformizmin işbirlikçiliği, uzlaşmacılığı ortaya
çıktıkça kitleler devrimci sloganlarımızı kucaklayacaktır...
MAHALLELERDEN BÜTÜN HALKIMIZI TAKSİM'E, AKP BİNALARINA
YÜRÜYÜŞE ÇAĞIRALIM...
BÜTÜN ESNAFLARI KEPENKLERİNİ KAPATIP MEYDANLARA ÇAĞIRALIM...
İLK OKULLARI, ORTA OKULLARI, LİSELERİ, ÜNİVERSİTELERİ
BOYKOTA VE MEYDANLARA FAŞİZME KARŞI BİRLEŞMEYE, HESAP SORMAYA ÇAĞIRALIM...
İŞÇİLERİ, EMEKÇİLERİ İŞ DURDURMAYA GREVE ÇAĞIRALIM...
AKP FAŞİZMİ YOLLARI KAPATIP HALKIN SOKAKLARA ÇIKMASINI
ENGELLEMEYE ÇALIŞIYOR...
HALKIMIZ KORKU DUVARLARINI YIKTI, FAŞİZMİN BARİKATLARINI
AŞIP YÜRÜYÜR...
BİZ BÜTÜN YAŞAMI DURUDURUP HALKI YÜRÜMEYE, MEYDANLARA
ÇAĞIRALIM...
TALEPLERİMİZ:
1- ADALET İSTİYORUZ.
2- Halk Anayasası istiyoruz.
3- AKP mahkemelerinin verdiği tüm siyasi kararlar iptal
edilsin. Siyasi tutsaklara Özgürlük.
4- Halka zulmeden, Adaletsizliğin sorumlusu Hırsız,
İşbirlikçi AKP faşizmi Yargılansın.
5- Polis saldırısı ve Gözaltı terörüne son verilsin.
Eylemlerden gözaltına alınanlar serbest bırakılsın...
Polis her yerde saldırmaya ve gözaltı terörü başladı, şehitler
verilebilir. Eylemlerin durumu ona göre daha da değişebilir.
Biber gazı sıkıldı, yerde sürüklendi.
Uzay Uzatmaz yaklaşık 1 yıldır Babalık Hakkı için KESB
önünde direniyor!
Direniş, İsviçre devletini ve kurumlarını çok rahatsız etti.
Direnişe alışmamışlar. Her direnişi şu veya bu biçimde kırmaya alışmışlar. Bu
direnişin bu kadar uzun sürmesi, bu kadar istikrarlı sürmesi ve giderek etkili
olması, onları rahatsız ediyor.
Kendi kurumlarının önünde, her gün o kurumu teşhir eden
konuşmalar yapan, pankartlar açan birine engel olamamak, KESBi de, polisi de
tahammülsüzleştiriyor.
- KESB uygulamalarından mağdur olanlar bir facebook hesabı
kurmuşlar. O hesabı yönetenlerden biriyle Uzay bağ kurdu.
Onlar, eylemini anlatmak, konuşma yapmak için Uzayı davet
ettiler. Bu da devletin rahatsızlığını arttıran etkenlerden biri oldu.
Bu çerçevede son bir ay içinde önemli gelişmeler oldu.
- Bir ay önce, KESB’in üst yetkililerinden biri aşağıya,
uzayın eylem yaptığı yere gelerek bu iş çok uzadı, görüşelim, anlaşalım dedi.
Uzay, tabii görüşebiliriz, ama ben pazarlık yapmaya gelmem, yapacağınız tek
şey, bu yasaklamayı kaldırmaktır diyor. Randevu yapıyorlar.
Uzay randevuya gitti. Randevuda KESB, Uzaya, seni bir kursa
gönderelim, ondan sonra da bu kararı kaldıralım diye öneriyor.
Uzay bu öneriyi reddediyor, sizin bana babalık konusunda
öğretecek bir şeyiniz yok, kararı hemen kaldırın diyor. KESB aklı sıra, işte
biz bunu eğitime aldık, kurs verdik, şimdi iyileşti, kararı kaldırıyoruz diye
kendine gerekçe oluşturuyor. Fakat Uzay bunu görüyor ve net bir şekilde kurs
olayını reddediyor. Görüşme bitiyor, Uzay usulen elini uzatıyor, yetkili kadın
elini uzatmıyor. Uzay siz işte busunuz vb. diyor ve ayrılıyor.
- Bu görüşmeden bir hafta sonra, KESB, Uzayın eşini çağırdı
görüşmeye. Kocanı ikna et, anlaşsın şeklinde konuşuyorlar. Ancak Uzay bu
dolaylı yönlendirmeyi de reddetti.
- Bundan sonra, polis, Uzayın haftada iki gün eylem yaptığı
istasyon güvenlikçilerini Uzayın üzerine yönlendirdi.
Güvenlikçiler, burada eylem yapamazsın vb. diye Uzayı taciz
ediyorlar. Haberlerde de yayınlandı bunlar. Uzay onlara da gereken cevabı
verdi. Onları meydanda teşhir etti. Güvenlikçiler, bir kaç kez polis çağırdı.
Polis geldiğinde Uzay yine, bana gelmeyin, güvenlikçilerinize benim yasal haklarımı
öğretin şeklinde cevaplar verdi. Onları da püskürttü.
- Son olarak bu yöntemlerden sonuç alamayınca devreye
Yabancılar Polisi girdi. İki hafta önce Yabancılar polisi Uzaya hem uzun
süredir çalışmıyorsun hem de böyle eylemler vb. yapıyorsun, seni sınırdışı
etmeyi düşünebiliriz diye bir yazı gönderdi. TEHDİT ETTİ
KESB BİR KANSERDİR!
UZAY UZATMAZ YALNIZ DEĞİLDİR!
TEMEL HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER DERNEĞİ
Türkiye’de Halk İçin Parasız Sağlık Hakkı İsteyen Doktor Barış Kaya Tutuklandı!
Halkın Doktoru
Barış Kaya’ya Özgürlük!
Türkiye faşist bir sistem ile yürütülen bir ülke. Böyle bir
ülkenin sağlık sistemi de ona göre şekilleniyor.
AKP faşizmi, iktidara geldikten 13 gün sonra, 16 Kasım
2002’de “Acil Eylem Planı” hazırladı. Buna göre bir yıl içinde devlet, sigorta
ve kurum hastanelerinin birleştirilmesi ve idari ve mali yönden özerkliklerinin
sağlanması çalışmalarının başlatılacağı, Genel Sağlık Sigortası kurulacağı,
aile hekimliğine geçileceği, sevk zinciri oluşturulacağı, koruyucu hekimliğin
yaygınlaştırılacağı ve özel sektörün sağlık alanına da gireceği “müjde” gibi
açıklandı.
Elbette bunlar, tek başına AKP faşizminin planlayıp hayata
geçireceği programlar değildi. Esas planlayan, direktifleri sunan ve programın
sahibi Dünya Bankası yani Amerikan emperyalizmiydi. Ve bu saldırılar, sağlığı
tamamen paralı hale getirdi. Dahası, para saymak da yetmedi, sağlık; ancak daha
çok parası olanın yararlanabileceği bir ayrıcalık haline getirildi.
Kamu Emekçileri Cephesi (KEC) ve Halkın Sağlıkçıları, bu
saldırılara ilk günden itibaren karşı çıktı. Tüm bu saldırılarla, sağlığın
paralı hale getirildiğini ve bunun katliama dönüşeceğini söyledi. Bugün
“Yenidoğan Çetesi” ( bebek acil hastalarının anlaşmalı özel hastanelerde
bilinçli olarak ölümüne sebep olan suç çetesi) denilen, Sağlık Bakanları-Sağlık
Müdürlerinin de içinde olduğu soygun ve vurgun düzeninde, halk için katliama
dönüşen sistemde buzdağının sadece görünen kadarıdır.
Halkın Sağlıkçıları Ne Yaptı?
Halka yönelik saldırıları teşhir etmekle kalmadı, faşist
devletin yapamadıklarını yaptı. Sağlık emekçilerinin çok düşük ücretlere çok
uzun mesailer yaptırılarak kölece çalıştırılmasına karşı çıktı. Halkın parasız
sağlık hakkını savundu.
Bu nedenlerle Halkın Doktoru Barış Kaya, faşizmin hedefi
oldu. Defalarca kez evi basıldı, gözaltına alındı, işkence gördü, hakkında
davalar açıldı.
Yılmadı halkın doktoru, doğru bildiği yoldan yürüdü, halkın
parasız sağlık hakkını savunmaya devam etti. Bu kez mesleğinden 2 ay açığa
alındı. “Uslanmazsan, işini de özgürlüğünü de elinden alırız” mesajı vererek
korkutmak istediler.
DİRENDİ BARIŞ KAYA! “İşimi elimden almanıza, eğitim hakkımı
engellemenize izin vermeyeceğim” dedi. İl Sağlık Müdürlüğü önünde eyleme geçti.
Keyfi olarak 2’şer aylık açığa alma kararları uzatıldı, bildiri dağıttığı için
gözaltına alındı. Gazi Karakolu’nda “SENİ DE SARI TORBAYA KOYARIZ” ( ölülerin
konulduğu torba) denilerek, katledilip sarı ceset torbasına konulmakla tehdit
edildi!
YILMADI BARIŞ KAYA! İşkenceleri teşhir etmeye ve işi için
direnmeye, halkın sağlıkçısı olmaya devam etti. Ve 9 yıllık hekim Barış Kaya
haksız yere TUTUKLANDI!
Halkın Doktoru Barış Kaya Neden Tutuklandı?
• Yoksul halkın evlerine giderek sağlık taramaları yaptı.
• İhtiyacı olup da parasızlıktan ilaç alamayan hastalar
için, ilaç toplayıp dağıttı.
• Deprem bölgelerine giderek hem kurtarma çalışmalarına
katıldı hem de sağlık kontrolleri yaparak halkın yaralarını sardı.
• Deprem bölgelerinde uyuz salgını döneminde piyasada ilaç
bulunamadığı için, kendi imkânlarıyla ilaç yapıp halka ücretsiz dağıttı.
• Sağlık emekçilerine, sağlığın halk için her adımda
ücretsiz bir hak olması gerektiği bilincini vererek, sağlık taramalarına kattı.
• Yoksul mahallelerde ilkyardım kursları vererek, basit
müdahaleleri halkın kendi kendine yapabilmesini sağladı.
• Keyfi açığa alma kararına karşı direnerek işini geri
istedi.
• Genel Cerrahi Asistanı olarak eğitim hakkının elinden
alınmasını kabul etmedi.
• İşkenceleri ve tehditleri teşhir ederek, DİRENME HAKKINA
SAHİP ÇIKTI!
Bunlar suç değil, onurlu her sağlık emekçisinin yapması
gerekenlerdir!
Barış Kaya’ya sahip çıkmak, hekimlik onuruna sahip
çıkmaktır.
Barış Kaya’ya sahip çıkmak, halk düşmanı AKP’nin çürüttüğü
sağlık sistemine karşı çıkmaktır.
Barış Kaya’ya sahip çıkmak, Dünya Bankası eliyle halkın
sağlık hakkının, kârlı bir ticari alana dönüştürülmesine karşı mücadele
etmektir.
Barış Kaya’ya sahip çıkmak, tüm hakların anası olan tarihsel
direnme hakkına sahip çıkmaktır!
AVRUPA’DA HALK İÇİN SAĞLIK HAKKINI SAVUNAN, SAĞLIK
ÇALIŞANLARINININ KÖLELİK ALTINDA ÇALIŞMASINA KARŞI OLAN BÜTÜN ONURLU DOKTORLARI
DR. BARIŞ KAYAYI SAHİPLENMEYE ÇAĞIRIYORUZ!
HAKSIZ YERE TUTSAK EDİLEN BARIŞ KAYA’YI SAHİPLENİYORUZ!
HALKIN TUTSAK SAĞLIKÇILARINA ÖZGÜRLÜK!
TEMEL HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER DERNEĞİ ( ALMANYA)
İdilcan Kültür Merkezi bayramın üçüncü gününde dostlarıyla birlikte bayramlaşma programı yaptı.
Halkımızın her gün atomlarına kadar parçalara ayrılmaya çalışıldığı bir dönemde hep beraber bayram kutlamanın öneminin anlatıldığı bayram kutlamasında türküler ve şiirler okundu.
Bir masada kolektif olarak hazırlanan bayram ikramları paylaşıldı.
Günay Dağ, eyleminin 8. haftasında 31 Mart günü yaptığı
açıklamada Yunanistan devletinin "ulusal güvenliğimiz için tehlike
oluşturuyor" yalanıyla iltica hakkını gasp etmeye çalıştığını, buna izin
vermeyeceğini, iltica hakkını geri alana, pasaport ve oturum hakkını kazanana
kadar direnmeye devam edeceğini ifade etti.
Umut kelimesinin anlamı “ummaktan doğan iç erinci, güven duygusu”. Ummaktan doğan o güveni, o rahatlığı, o mutluluğu hayatın içerisinde bazen kapısını çaldığınız bir insanımızın gözünde, evinde, emeğinde görürsünüz.
Yakın zamanda, uzun zamandır gidilmeyen bir Halk Okulu okurunun evinin kapısını çaldık. Çaldığımız kapının ardından iki bacağı olmayan, tekerlekli bir sandalyede bir amcamız güler yüzüyle bizi eve buyurdu ve oturma salonuna doğru yönlendirdi. Birbirimize hal hatır sorarken gözümüze oturma salonunun köşesinde ’ki kütüphane ilişti. Kütüphane çok özenle hazırlanmış, kitaplar sıralanmıştı ve köşelerde fotoğraf ve görseller vardı.
Kitapların hepsi bizim kitaplar gibi duruyor ama biz daha hiçbirini görmemiştik. Kitapların isimleri bizim dergide veya kampanyalarda kullandığımız sözler, sloganlardan oluşuyordu. İlk başta çok eski kitaplar diye düşündük belki onun için daha önce görmemiştik bu kitapları. Ama sonra bir kitapta ölüm orucu şehidi, adalet savaşçısı Mustafa Koçak’ın fotoğrafını ve diğer ölüm orucu şehitlerinin fotoğraflarını gördük. Dikkatle bakıp anlamaya çalışırken salonun ortasında duran sehpanın üzerinde ’ki kesim tahtasını, kesme aletlerini ve kesilmiş dergi yazılarını gördük. Ve anladık…
Kapısını çaldığımız amcamızın evine her hafta posta yoluyla dergi gönderiliyor. Evi sapa bir kasabada, gidilmesi zor bir yerde bu nedenle dergisini aksatmamak için elden değil de posta ile gönderiliyor. Ve her hafta o dergi eline ulaştıktan sonra, amca önce dergiyi okuyor ve sonrasında yazıları tek tek büyük bir özenle kesiyor. Kestiği yazıları ayırıyor, bazen konu konu, bazen tarihine göre ve onları kitap haline getiriyor. Bildiğimiz ciltlenmiş kitap. O kütüphanede yer alan ve daha önce görmediğimiz kitaplar aslında amcanın dergi yazılarından hazırladığı arşivler.
Her hafta yazıları tek tek keserek emek veriyor, emeği dergiye verdiği değerdir. Emeği bizimle olan bağı. Şöyle düşünün amca evden şu an çıkamıyor evinin önündeki merdivenlerden dolayı dışarıya çıkmak çok zor onun için. Bütün gün evde ve bizimle bütün bağı dergi, Halk Okulu dergisi. Halk Okulu aramızdaki bağ, aramızdaki umut, inanç. Halk Okulu bizim halkla bağımızı sağlayan en önemli araçlardan birisi.
Bir yandan dergiyi okumayan, “çok okudum ben” diyen yığılmış, düzen tarafından teslim alınmışlar diğer yandan fizikken belki bu düzende ayakta duramayan ama beynini, ruhunu asla bu düzene teslim etmeyen insanlarımız var. Halk Okulu onlara umut, yoldaş, su, aş oluyor. Onların inancı, gözlerine, emeğine yansıyan güven ve umut ise bizim inancımızı büyütüyor, mutlu ediyor. Halk Okulu dergisinin önemini amcamızın emeğinde bir kez daha gördük.
30 kişinin katıldığı etkinlikte önce topluca kahvaltı
yapıldı. Daha sonra umudun çocukları el öperek bayramlaştılar.
Daha sonra halk toplantısı başladı.
Halk toplantısında; 12 Nisan Merkezi gece, Temel Haklar
derneğinin Nisan ayı Programı, vatanımızdaki gelişmeler ve Temel Haklar
Derneğine üyelik gündemleri konuşuldu.
12 Nisan Merkezi Gece için Temel Haklar derneği olarak
otobüs kaldırma kararı alındı.
Nisan ayı programının bir parçası olarak Paris gecesine
katılım sağlanacak. Ayrıca 27 Nisan’da Şehitler Anması İçin de Köln de bir
Yürüyüş düzenleneceği konuşuldu.
Ülkemizdeki gündemi konuşmadan önce İsviçre’de 290 gündür
babalık hakkı için direnen Uzay Uzatmaz’ın direnişi anlatıldı ve bu konu
hakkında sohbet edildi tecrübeler paylaşıldı.
Daha sonra vatanımızdaki gelişmeler konuşulurken bir yandan
SRY tipi hapishanelerden, Tutuklanan Doktor Barış Kaya’dan bir yandan da
ülkemizdeki ayaklanma hakkında konuşuldu ve herkes değerlendirmeler yaptı.
Ülkemizde Z kuşağı dedikleri bir gençlik tüm gaz bombalarına işkencelere
tutuklamalara rağmen direnirken, tüm korkularını aşarken, biz bu mücadelenin
neresindeyiz. Parçası mıyız yoksa destekçisi mi? Kendimizi nerede görüyoruz
diye sorulara sorarak sorgulamaya başladık. Birçok kişi özeleştirel yaklaşarak
“daha fazla yapmak gerekiyor” gerçeğini kavradı.
Bu konu daha sonrasında Temel Haklar derneğine resmi üye
olmak gündemine bağlandı. Bu meşruluk bilinciyle temel haklarımızı sahip
çıkmalıyız ve derneğe üye olmalıyız diye konuşuldu.
Bu sohbet halk toplantısında sonra da devan etti aileler
arasında.
Halk toplantısında sonra ise Temel Haklar derneği emekçileri
çocuklarla çevredeki esnafları gezerek bayramlaştılar ve derneği tanıttılar.
Bir sonraki halk toplantısı her ayın son pazar yapılan
geleneksel kahvaltıdan sonra düzenlenecektir.
"Grup YORUM Bugün Sadece Anadolu Topraklarında Değil,
bu Topraklardan Taşarak Bütün Dünya Halklarına Ulaşmış Durumda."
Türkiye'de Çalışmalarını Yürüttükleri İdil Kültür
Merkezi'nin Düzenli Olarak Basıldığı, Çalışan ve Üyelerinin Sürekli Olarak
Gözaltına Alınarak Zorbalıkla Tutuklandığı, Grup Üyelerinin Müzik Yapmalarını
Engellemek için Kolları ve Parmaklarının Kırıldığı, Kulak Zarlarının
Patlatıldığı ve Enstrümanlarının Parçalandığı, Avrupa'da da Birçok Konser ve
Etkinliklerinin Haksız ve Hukuksuzca Engellendiği, Üyelerinin Göstermelik ve
Keyfi Biçimde Tutuklandığı Grup YORUM SUSTURULAMAZ!
HALKIMIZ;
40. Kavga ve Sanat Yılında Tüm Baskılara ve Engellemelere
Karşı Direnmeye ve Üretmeye Devam Eden Grup YORUM Konserinde; Halkın ve UMUDUN
Ezgilerini Hep Birlikte Söylemeye, Halaya Durmaya Çağırıyoruz!
★ANADOLU’DAN
ANTARKTİKA'YA, ANTARKTİKA'DAN,
LATİN AMERİKA'YA HER
YERDE GRUP YORUM KAVGA TÜRKÜLERİ İLE VARDIK, VAR OLACAĞIZ!
★TÜRKÜLER SUSMAZ HALAYLAR SÜRER!
★GRUP HALKTIR SUSTURULAMAZ!
1.NİSAN.2025
AVUSTURYA GRUP YORUM GÖNÜLLÜLERİ
Kuyu tiplerinde direnen özgür tutsakların talepleri kabul
edilsin!
Yaşasın açlık grevi direnişimiz!
Kerpiç bir ev...
Kuşatılmış devrimciler...
Sayısı bir avuç ama koca
Anadolu'nun temsilcisi öncüler... Düşmanın teknolojik olarak üstün silahları,
bombaları ve sayıları karşısında yıkılmaz bir kale...Devrimimizin başladığı,
kaderimizin kendi ellerimizle çizildiği gün....
Halkları yoksul bırakılmış bir
ülkenin çocukları o yoksul evlerde, kerpiç bir köy evinde, gecekondularda
doğar.
Biz Kızıldere köyünde o kerpiç
evde doğduk. Daha bebekken öğrendik devrimin kan revan içinde kazanılacağını.
Düşmanın fiziksel gücüyle Halkın fiziksel güçleri arasında uçurumlar olduğunu
daha orada, oracıkta öğrendik. Ve bunu Mahirimizin,
"Devrim yolu engebeli,
dolambaçlı ve sarptır" sözleriyle bilincimize kazıdık.
"Biz buraya dönmeye değil
ölmeye geldik" sözleri, Anadolu halklarının tarihinden süzülüp gelen
bilincin halkın evladı, önderi olan
Mahir Çayan ın dilinden dökülen sözler oldu.
İşte 30 Mart 1972 de Tokat Almus
Kızıldere köyünde o kerpiç evde devrim yolu çizildi,
Tarih yazıldı,
Destan yaratıldı,
Geleceğe yol yapıldı
Ve kurtuluş gösterildi.
O yıkık, dökük köy evinde Anadolu
halklarının Devriminin inşaası başladı.
53 yıldır halklarımıza ne
anlatıyorsak orada vardır. Çok nettir,
Halkların baş düşmanı
emperyalizmdir.
Emperyalizm faşizm ve her türlü
yolla halkları teslim almayı hedefler.
Cevap bellidir.
KIZILDERE..
Teslimiyet değil, direnmek,
savaşmaktır.
Ölümüne savunduklarını
terketmemektir. Emperyalizmin "Barış, Demokrasi" yalanlarını yere
çalıp onu tüm katilliğiyle ortada bırakmaktır. Kafa karıştırmasına izin
vermemektir.
Ölsen bile yenilmemektir.
Ölüme devrim şarkılarıyla
gidebilmektir. Bugün sokaklarda direnen Anadolu gençlerinin, halklarının
dilinde " Yolumuz Devrim yolu" diyenleri görürcesine vurmaktır.
Anadolu devrimi ne yaşayacaksa
Kızıldere de vardır:
Kahramanlık,
Bedel ödeme,
İhanet,
İdeolojik netlik,
Dost kim, düşman kim?
İki ideolojinin, iki kültürün, iki
ahlakın çarpışması,
Kendinle hesaplaşma, düşmanla
hesaplaşma,
Haklı-haksız,
Önderlik,
Savaş,
Ayrı düşünsende omuz omuza
savaşabileceğinin kanıtıdır.
Siper yoldaşlığının manifestosu...
Kutuluş. .
Devrime dair ne kadar kavram varsa
Kızıldere de vardır.
Başımız dara düştüğünde kılavuzumuzdur.
Sadedir, yolunu şaşırana,
Derindir bakmasını bilene..
Biz Kızıldere’ye bakmaya,
Kızıldere yolunda yürümeye dev ediyoruz.
Kızıldere doğum yerimiz,
anavatanımız, geleceğimiz ve Kurtuluşumuzun tek yoludur!
O yüzden onlarca yıldır
"Yolumuz Çayanların yoludur!" dedik. Biliyoruz ki Çayanların yolu
DEVRİM YOLUDUR!
KIZILDERE DE ölümsüzlüğün
şerbetini içip Şafak, Bahtiyar olduk hesap soran.
Çiftehavuzlar’da dalgalan orak
çekiçli bayrak o gün daha da kızıllaştı Mahir ve dokuz yoldaşının kanıyla.
53 yıldır devrimciler ve halk
olarak nice katliamlarla, nice kırımlarla karşılaştık yolumuzdan dönmedik.
Depremlerde, sellerde on binlerle
öldük, diri diri yakıldık, yataklarımızda katledildik, her gün tutuklandık,
bütün dünya sussa da biz susmadık. Eğmek, bükmek istedikleri başlarımız hep
dimdik yukarda kaldı. İşte bizim mirasımız da budur. Kızıldere...
Mahir Çayan ve dokuz şehitle
yaratılan Kızıldere destanına, bine yakın şehitlerimizin destanını ekledik
yürüyoruz bu yolda.
Ne mutlu bize, Ne mutlu Anadolu
halklarına ki Kızıldere’miz var!
Kızıldere şehitlerimiz başta olmak
üzere devrim şehitlerimizi andığımız ve umudumuzun kurtuluşunu kutladığımız bu
günlerde halklarımız ülkemizde sokaklarda Adalet arıyor, devrim şarkıları
söylüyor, bir ırmak gibi akıyor sokaklara ve bu ırmak mutlaka denizine
kavuşacak... Anadolu halkları emperyalizmin kurbanı değil celladı olacak. Buna
inanıyoruz.
Cünkü bizim KIZILDERE MİZ var!
Bu inançla tüm ayaktaki halkımıza
sesleniyoruz. Kılavuzumuz Kızıldere, kılavuzumuz devrimcilerdir. Çünkü örgütlü
bir halkı hiçbir güç yenemez!
Devrim için,
Adalet için,
Haklarımız ve özgürlüklerimiz için
örgütlenelim, savaşalım ve kazanalım!
Şehitlerimizi anıyor, umudumuzun
kuruluşunu kutluyoruz!
KIZILDERE SON DEĞİL SAVAŞ SÜRÜYOR!
DEVRİM ŞEHİTLERİ ÖLÜMSÜZDÜR!
MAHİR HÜSEYİN ULAŞ KURTULUŞA KADAR
SAVAŞ!
KURTULUŞ KAVGADA ZAFER CEPHEDE!
ALMANYA HALK CEPHESİ!